Ağız Kanserleri Nasıl Önlenir
30 Ekim 2017

AĞIZ KANSERLERİ

Vücudumuzdaki hücreler büyüme, çoğalma ve yaşlandığı zaman programlı hücre ölümü ile kendini yok etmeyi sağlayan bir genetik bir şifreye sahiptir. Bu mekanizma ile hasarlı oluşan ya da yaşlanan hücreler yok olup, yeni sağlıklı olan hücreler oluşur. Bu duruma en iyi örnek cildimizdir. Ancak hücreler büyüme ve çoğalma kontrolünü kaybettiklerinde kontrolsüz büyüyen ve zamanla organların çalışmasını bozan kitleler oluştururlar.

                Tümörler köken aldıkları dokulara göre sınıflandırılabileceği gibi, iyi huylu-benign ya da kötü huylu-malign olarak da ayrılabilir. Benign tümörler yavaş büyürler ve komşu dokuları iterek gelişirler. Bu nedenle meydana geldikleri dokudan kolayca ayırt edilip artık bırakmazlar, kan veya lenf yolu ile vücudun başka bölgelerinde yeni oluşumlar yapmazlar. Malign tümörler ise dokuların içine kaynaşmıştır, normal doku ile ayırıcı sınırı yoktur. Kan ve lenf yoluyla yayılırlar bu duruma metastaz adı verilir. Çabuk büyürler ve çevre doku ve organlarda harabiyet yaparlar.

Ağız kanserlerindeki etkenler:

  • Fiziksel etkenler:

    Güneş ışığı: uzun süre güneş altında çalışan insanlarda deri ve alt dudakta hem kanseröz hem de prekanseröz lezyonlara sık rastlanmaktadır.

    Dişlerle ilgili durumlar: yetersiz ağız bakımı, keskin kenarlı dolgular-dişler, uyumsuz protezlerden kaynaklı kronik yaralar risk taşımaktadır.

    Yüksek ısı: sigara, çok sıcak çay etkendir.

    Kronik travma: yanak –dudak ısırma alışkanlığı

  • Kimyasal etkenler:

    Tütün: özellikle tütün çiğneme kimyasal etkiyi oluşturmaktadır.

    Alkol:uzun süre kullanılan alkol ağız mukozasını etkiler, özellikle sigara da eklenirse kimyasal etki artar.

    Uyuşturucu maddeler

    Avitaminoz: özellikle A vitamini eksikliği daha çok prekanseröz lezyon oluşumu için risklidir.

  • Canlı etkenler:

    Human papilloma virüsü (HPV): bazı iyi huylu lezyonlarda , bazı karsinomlarda ve prekanseröz lezyonlarda HPV’nin farklı tiplerinin etkin olduğu saptanmıştır.

    Candida enfeksiyonları: mantar enfeksiyonlarıdır ve prekanseröz lezyonlara eklenince malignite riskini arttırır.

  • Genetik etkenler: bazı genetik kökenli sendromlarda prekanseröz lezyonlar  ve maligniteler görülmektedir.

  • İmmunsupresyon: bağışıklık sisteminin baskılanması bazı kanserlerin ve fırsatçı hastalıkların oluşması için risk faktörüdür.

Ağız kanserlerinin belirtileri:

  1. Ağız içinde veya etrafında beyaz  (lökoplaki) veya kırmızı (eritroplaki) renkli alanlar. Bunlar prekanseröz yani öncül kanser lezyonlardır.

  2. Yüz, boyun, ağızda 2 hafta içinde iyileşmeyen yaralar

  3. Ağız içinde hassa , tahriş olmuş, kabarık veya kalınlaşmış alanlar

  4. Ağız ve boğazda tekrarlayan kanamalar

  5. Boğazda yutkunmayı zorlaştıran cisim varmış hissi

  6. Çiğneme ve yutma zorluğu

  7. Dil ve çene hareketlerinde zorlanma

  8. Ağız ve dilde his kaybı, uyuşukluk

  9. Alt ve üst çenede meydana gelen şişlikler

Ağız kanserleri genelde 40’lı yaşlardan sonra ortaya çıkar, erkeklerde oluşma olasılığı kadınlara göre daha sıktır. Ağız içerisinde dudak, yanak mukozası, azı dişlerin arka bölgesi, yumuşak damak, dilin yan ve alt kenarları ve ağız tabanı en riskli bölgelerdir.   Başlangıç dönemlerinde ağrısızdır. Büyüdükçe sağlıklı dokularda harabiyet oluştukça ağrı şikayeti artar.

En sık görülen tümörler şunlardır:

  • Basal cell karsinoma: deri ve yüzde daha çok oluşmasına karşın yüzden ağız içine yayılabilir. Küçük, hafif kabarık başlar, zamanla ülsere olur (çukurlaşır), kenarları kalınlaşıp büyür. Radyoterapi ve cerrahi müdahale ile tedavisi yapılır, nüks görülebilir.

  • Squamous cell karsinoma: ağızda en fazla görülen kötü huylu tümördür. Ağız içinde en sık dilde, daha az sıklıkla ağız tabanında, dilde, damakta izlenir. Dilde ülsere, kenarları kabarmış yapılar izlenir. Dil kökünde oluştuğunda yutma güçlüğü, boğaz ağrısı vardır. Dudakta oluştuğunda dudağın bir tarafında sertleşme, kalınlaşma, yüzeyde düzensizleşme ile başlar ve zamanla kraterleşme ya da mantar gibi büyümeler görülebilir. Damakta yine ülsere şekilde görülen ve zamanla diş eti, bademcik ve küçük dile yayılabilen bir tablo izlenebilir.  Baş boyun bölgesindeki lenf nodlarına metastaz yapabileceği gibi, akciğer, karaciğer, kemiğe de metastaz yapabilir. Cerrahi ve radyoterapi ile tedavisi planlanır, nüks görülebilir. Hastalığın gidişatı pekiyi değildir, ölüm görülebilir.   

  • Verrüköz karsinoma: siğilimsi, yavaş ve dışa doğru büyüme gösterir, yüzeysel yayılır, genelde metastaz yapmazlar.

  • Malign melanoma: en öldürücü tümörlerden biridir. Deride daha fazla olmasına karşın yanak, dil, ağız tabanı, damakta koyu renkli pigmentli, hızlı büyüyen  lezyonlar olarak görülebilir.

     

    Prekanseröz lezyonlar:

Prekanseröz lezyonlar kanserleşme riski taşıyan oluşumlardır. Böyle bir yapının erken dönemde saptanması invazyon ve metastas olmadan tedavi edilmesine olanak sağlar. Bu lezyonlar öncelikle renkleri ile fark edilir. Kırmızı veya beyaz renkte olabileceği gibi bazı tiplerinde her iki rengi de içeren lezyonlar bulunabilir. Bu lezyonlarda kötü huylu değişim olup olmadığı ancak alınan biyopsi örneğinin patolojik incelemesi ile olur. Başlıca prekanseröz lezyonlar:

  1. Eritroplaki: damak, ağız tabanı, dil kenarları, yanak mukozasında daha sık görülen sınırları belirgin parlak kırmızı renkli lezyonlardır. Kanserleşme eğilimi en fazla olan prekanseröz lezyondur.

  2. Lökoplaki: en sık görülen prekanseröz lezyondur. Beyaz renklidir. Ağız tabanı, yanak, dişsiz çene kemiği üzerindeki diş etinde, dilde en sık görülür.

  3. Aktinik cheilitis: uzun süreli güneş sebebiyle alt dudakta görülen hafif bir kızarıklıkla başlayan zamanla tümsek oluşturan kaba görünümlü bir lezyondur.

  4. Liken planus: en sık yanakta görülür, farklı formları olmakla birlikte klinikte sıklıkla örümcek ağı ya da ışınsal olarak yayılan beyaz çizgiler ile karakterizedir.

Sonuç olarak ağız kanserlerinin erken tanı ve teşhisinde öncelikle hastaların ağız hijyen motivasyonu sağlanarak, hastaların ağız içindeki olası değişimler konusunda bilinçlendirilmesi sağlanmalı;  daha sonra düzenli diş hekimi muayenesine gelerek detaylı değerlendirilmeler yapılmalıdır.